Hi Friends
As I mentioned in my travel posts last year, I don't like the vacation format that goes between hotel, sea and foods. I want to discover new places at homeland or abroad as much as possible. Before the pandemic, I traveled abroad every year. However, the pandemic caused millions of people, including me, to change their travel plans for at least 2 years. After the pandemic, it was time for me to start traveling abroad. Last year, I did this by going to Thessaloniki, Greece. This year, my first choice for traveling abroad was again Thessaloniki and some of Cycladic Islands in Greece. In the sixth part of my travel post series, I will write about the Parikia, the capital of Paros, one of the Cyclades Islands.
Merhaba Arkadaşlar
Geçen seneki seyahat yazılarımda da belirttiğim gibi otel, deniz ve yemek arasında geçip giden tatil anlayışını sevmiyorum. Yurtiçinde veya yurtdışında mümkün olduğunca yeni yerler keşfetmek istiyorum. Pandemiden önce her yıl yurtdışı seyahatleri yapan biriydim. Fakat, pandemi benim gibi dünyada milyonlarca insanların seyahat planlarını en az 2 yıl değiştirmesine sebep oldu. Pandemiden sonra benim için artık yurtdışı seyahatlerime başlamanın zamanı gelmişti. Geçen sene bunu Yunanistan’ın Selanik şehrine giderek gerçekleştirdim. Bu yılki ilk yurtdışı seyahat tercihim yine Yunanistan ve Yunanistan’ın birkaç Kiklad Adası oldu. Gezi yazımın altıncı bölümünde sizlere Kiklad Adaları’ndan biri olan Paros adasının başkenti Parikia'dan bahsedeceğim.
We had come to the end of our two-day holiday plan in the island of Naxos. We got up early in the morning and went back to the port of Naxos. From there, we would board the ship that would take us from the island of Naxos to the island of Paros. These ships are usually cruise ships that depart from Thessaloniki or Athens and tour several islands. As the cruise ships stop by the islands, they also pick up tourists traveling between the islands. Prices vary between 15-75 EUR depending on the popularity and the location of the islands. We boarded the ship around nine o'clock and after a 40-minute sea voyage, we arrived in Parikia, the center of Paros island.
Naxos adasındaki iki günlük tatil planımızın sonuna gelmiştik. Sabah erkenden kalkıp tekrar Naxos limanına gittik. Buradan bizi Naxos adasından Paros adasına götürecek gemiye binecektik. Bu gemiler, genellikle Selanik veya Atina’dan kalkan ve birkaç ada turu yapan cruise gemileridir. Cruise gemileri adalara uğradıkça, adalar arası yolculuk eden turistleri de alıyorlar. Fiyatlar, adaların popülaritesi ve konumuna göre 15-75 EUR arasında değişiyor. Biz saat dokuz gibi gemiye bindik ve yaklaşık 40 dakikalık bir deniz yolculuğundan sonra Paros adasının merkezi olan Parikia’ya vardık.
There is an incredible tourist transfer between the islands. So to speak, the ships were taking on more passengers than they were dropping off at the ports, and the ports were very crowded. I don’t know how crowded it was in previous years, but I think this year’s tourist season may have broken a record in Greece. A windmill welcomes the passengers getting off the ships at the port of Paros. We had breakfast near the port and started walking towards the through Parikia. Paros had began to surprise us with its narrow and Cycladic backstreets and white houses with colorful windows-doors. It was impossible not to take photos on almost every street we passed by.
Adalar arasında inanılmaz bir turist transferi var. Adeta gemiler limanlarda indirdikleri yolculardan daha fazlasını alıyorlardı ve limanlar çok kalabalıktı. Önceki yıllarda yoğunluk nasıldı bilmiyorum ama galiba bu yıl Yunanistan’da turizm sezonunda rekor kırılmış olabilirler. Paros limanında gemilerden inen yolcuları bir yel değirmeni karşılıyor. Limanına yakın bir yerde kahvaltı yaptık ve Parikia’nın içine doğru yürümeye başladık. Dar ve Kiklad Adaları’na özgü ara sokakları, rengarenk pencereleri-kapıları olan beyaz evleri ile Paros bizi şaşırtmaya başlamıştı. Hemen hemen geçtiğimiz her sokakta fotoğraf çekmemek elde değildi.
Since our check-in time at the hotel was in the afternoon, we continued to walking around Parikia. A very old church close to the port caught our attention. We quickly entered the church garden. The name of this church is Panagia Ekatontapiliani, which means “Church of 100 Doors” in Greek. The church was built on top of an old temple in the 300s AD and is one of the early Christian churches that have survived well to this day. Columns from this temple were used in some parts of the church. You can clearly see some parts of the ancient temple under the church through two glass-fronted areas inside the church. I found this very interesting. There is also a baptistery whose entrance is from the side of the church. We walked inside this old and interesting church for a while and took photos.
Otele giriş saatimiz öğleden sonra olduğu için Parikia’da dolaşmaya devam ettik. Limana yakın bir konumdaki çok eski bir kilise dikkatimizi çekti. Hemen kilisenin bahçesinden içeri girdik. Bu kilisenin adı, Yunanca “100 Kapılı Kilise” anlamına gelen, Panagia Ekatontapiliani’dir. Kilise, M.S. 300’lü yıllarda, eski bir tapınağın üstüne yapılmış ve günümüze kadar korunmuş erken dönem Hristiyan kiliselerinden biridir. Kilisenin bazı yerlerinde bu tapınaktan alınan sütunlar kullanılmış. Kilisenin altında kalan antik tapınağın bir kısmını, kilisenin içindeki iki tane camekan alandan net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bu bana çok ilginç gelmişti. Girişi kilisenin yanından olan bir de vaftizhane bulunmaktadır. Bir süre bu eski ve ilginç kiliseyi gezerek fotoğraf çektik.
Then, we left the church and continued our walk in Parikia. Let's see what else Paros island would show us. See you in the next post of my Greece tour. All photos in this post belong to me. Thank you for reading.
Daha sonra kiliseden ayrılarak Parikia’daki yürüşüyümüze devam ettik. Bakalım Paros adası bize daha neler gösterecekti. Yunanistan turumun bir sonraki yazısında görüşmek üzere. Bu yazıdaki tüm fotoğraflar bana aittir. Okuduğunuz için teşekkür ederim.