Hi Friends
Thanks to the falling of 29 October Republic Day holiday right after the weekend, people living in Türkiye were able to have a 4-day long weekend. As someone living in İstanbul, I took advantage of this opportunity and visited some historical places on the European side of Istanbul. I don’t have much opportunity to visit Istanbul due to the crowds and traffic of Istanbul and my lack of time due to work. However, I plan to visit more historical places in Istanbul from now on, and share posts about them on HIVE. In the second part of my daily Istanbul Old City tour, I will write about Eminönü, Sultanahmet Mosque (Blue Mosque) and Hagia Sophia in the Fatih district of Istanbul.
Merhaba Arkadaşlar
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın haftasonuyla birleşmesi sayesinde Türkiye’de yaşayanlar 4 günlük uzun bir haftasonu tatil yapabildi. Ben de bu fırsattan istifade İstanbul da yaşayan biri olarak, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan bazı tarihi yerleri gezdim. Gerek İstanbul’un kalabalığı ve trafiği gerekse işten güçten fırsat bulamadığım için İstanbul’u gezme fırsatım pek olmuyor. Fakat, bundan sonra İstanbul’un tarihi yerlerini daha fazla gezmeyi ve bununla ilgili yazılar paylaşmayı düşünüyorum. Günübirlik İstanbul Eski Şehir turumun ikinci bölümünde sizlere İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Eminönü, Sultanahmet Camii ve Ayosofya’dan bahsedeceğim.
Leaving Balat, we walked back along the street we came from and arrived at the T5 tram stop. From there we got on the tram towards Eminönü direction. The stop before Balat is Fener. Since we had never been to Fener before, we wanted to get off at this stop and look around for a while. We walked around the places close to the tram stop but couldn’t see any tourist attraction. Perhaps, there are some inland. As we didn’t have much time, we got on the tram again and got off at last stop, Eminönü, five minutes later. It was three thirty. Eminönü had become even more crowded. With the fine weather, it seemed like all of Istanbul had gone outside of their houses today.
Balat’tan ayrıldıktan sonra geldiğimiz caddeden geri yürüyerek T5 tramvay durağına geldik. Buradan Eminönü yönüne doğru tramvaya bindik. Balat’tan bir önceki durak Fener. Daha önce hiç Fener’e gitmediğimiz için bu durakta inip biraz etrafa bakalım istedik. Tramvay durağına yakın yerlerde biraz yürüdük ama herhangi bir turistik şey göremedik. Belki iç kesimlerde vardır. Çok da zamanımız olmadığı için tekrar tramvaya bindik ve beş dakika sonra son durak Eminönü’nde indik. Saat üç buçuktu. Eminönü daha da kalabalıklaşmıştı. Havanın da güzel olmasıyla birlikte sanki bütün İstanbul bugün evlerinden dışarı çıkmıştı.
Eminönü is a very central and touristic place, which is located in the south of the Golden Horn Strait in the Fatih district of Istanbul. It forms another leg of the Galata Bridge together with Karaköy in the north. It is one of the hotspots for those crossing from the Anatolian side to the European side. It is possible to see people fishing on the Galata Bridge all season long, 24 hours a day, 7 days a week. One can walk across the bridge to the other side, namely Karaköy. From there, one can to go to Taksim by following the Galata Tower and Istiklal Street. I think to have a tour to Karaköy side and share it in another post.
Eminönü İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı, Haliç Boğazı’nın güneyinde yer alan oldukça merkezi ve turistik bir yerdir. Galata Köprüsü’nün kuzeydeki Karaköy ile birlikte bir diğer ayağını oluşturmaktadır. Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçenlerin uğrak yerlerinden biridir. Galata Köprüsü’nün üstünde tüm mevsim, 7 gün 24 saat balık tutan insanlar görmek mümkündür. Köprüden yürüyerek karşı tarafa, yani Karaköy’e geçilebiliyor. Ordan da Galata Kulesi ve İstiklal Caddesi’ni takip ederek Taksim’e çıkmak mümkündür. O tarafa bir gezi yapıp bir başka yazımda bunu paylaşmayı düşünüyorum.
From the Eminönü tram stop, we got on the T2 tram that would take us to the Blue Mosque. Actually, one can walk from Eminönü to the Blue Mosque. Thus, one can also see Sirkeci. We didn’t want to walk because we were tired. Two stops later, We got off at the Sultanahmet stop. We started walking towards Sultanahmet Square. As I mentioned above, the historical and touristic places of Istanbul were quite crowded with local tourists as well as foreign tourists. We went directly to the courtyard of the Blue Mosque and took photos there. Since it was prayer time, the courtyard was also crowded. Sultanahmet Mosque was built by the architect Sedefkar Mehmed Ağa upon the order of Ottoman Sultan Ahmed I. It is called the Blue Mosque by Europeans because it was decorated with predominantly blue İznik tiles. Sultanahmet Mosque is the first mosque in Türkiye with six minarets. For detailed information. As usual, I was unlucky enough to come across a restoration of a historical building :)
Eminönü tramvay durağından bizi Sultanahmet Camii’ne (Blue Mosque) götürecek T2 tramvayına bindik. Aslında, Eminönü’nden Sultanahmet Camii’ne yürüyerek de gidilebilir. Böylece, Sirkeci’yi de görmüş olursunuz. Biz yorulduğumuz için yürümeyi tercih etmedik. İki durak sonra Sultanahmet durağında indik. Sultanahmet Meydanı’na doğru yürümeye başladık. Yukarda da belirtiğim gibi, yabancı turistlerin yanısıra yerli turistlerle birlikte İstanbul’un tarihi ve turistik yerleri oldukça kalabalıktı. Doğrudan Sultanahmet Camii’nin avlusuna girip burda fotoğraflar çektik. Namaz vakti olduğu için avlu da aynı şekilde kalabalıktı. Sultanahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmed tarafından mimar Sedefkar Mehmed Ağa’ya yaptırılmıştır. Ağırlıklı mavi renkte İznik çinileriyle süslendiği için Avrupalılar tarafından Mavi Cami olarak adlandırılmaktadır. Sultanahmet Camii Türkiye’nin altı minareli ilk camidir. Detaylı bilgi için. Her zamanki gibi, benim şansıma, tarihi bir yapıda restorasyona denk geldim : )
After leaving the courtyard of the Sultanahmet Mosque, we continued walking in Sultanahmet Square. In this square, very close to the mosque, there is the Obelisk of Theodosius (Turkish: Dikilitaş). The Obelisk of Theodosius is an ancient Egyptian obelisk. It was brought from Egypt by the Roman Emperor Theodosius I. For detailed information. A similar obelisk can be seen in Rome. In Beyazıt Square, very close to the Obelisk of Theodosius, there is the Column of Constantine (Turkish: Çemberlitaş). This column was erected in honor of Emperor Constantine I on one of the seven hills of Istanbul, today’s Beyazıt Square. For detailed information. For history lovers like me, both of these structures are worth seeing.
Sultanahmet Camii’nin avlusundan ayrıldıktan sonra Sultanahmet Meydanı’nda yürümeye devam ettik. Bu meydanda, camiiye çok yakın bir konumda, Theodosius’un Dikilitaşı (Türkçe: Dikilitaş) bulunmaktadır. Theodosius’un Dikilitaşı antik bir Mısır dikilitaşıdır. Roma İmparatoru I. Theodosius tarafından Mısır’dan getirilmiştir. Benzer bir dikilitaşa Roma’da rastlamak mümkündür. Detaylı bilgi için. Dikilitaşı’na çok yakın bir mesafede olan Beyazıt Meydanı’nda ise Konstantin Sutünü (Türkçe: Çemberlitaş) var. Bu sutün İmparator I. Konstantin onuruna, İstanbul’un yedi tepesinden biri olan bugünkü Beyazıt Meydanı’na dikilmiştir. Detaylı bilgi için. Benim gibi tarih severler için bu iki yapı da görülmeye değerdir.
We had started walking back from Beyazıt Square towards the Sultanahmet Mosque. The last place we would see here was the world-famous Hagia Sophia, which is almost side by side with the Sultanahmet Mosque. Hagia Sophia was built as a cathedral by the Byzantine Emperor Justinianus in 537. After the conquest of Istanbul in 1453, Hagia Sophia was converted into a mosque by the Ottoman Empire. In 1934, it was converted into a museum by Mustafa Kemal Atatürk, the founder of the Republic of Türkiye. In 2020, Hagia Sophia was converted back into a mosque. Since 2024, the lower floor of Hagia Sophia serves as a mosque and the upper floor serves as a museum. For detailed information. Entering Hagia Sophia for worship is free for Turkish citizens. The museum entrance fee is 25 EUR per person. We did not want to go inside Hagia Sophia because there was a long line and checkpoints at the entrance to the mosque. It was already 6 in the evening.
Beyazıt Meydanı’ndan geri Sultanahmet Camii’ne doğru yürümeye başladık. Burada göreceğimiz son yer, Sultanahmet Camii’ne neredeyse yan yana olan dünyaca ünlü Ayasofya’ydı. Ayasofya, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından 537 yılında kathedral olarak olarak inşa ettirilmiştir. İstanbul’un 1453 yılında fethedilmesinden sonra Ayasofya, Osmanlı Devleti tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1934 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından müzeye dönüştürülmüştür. 2020 yılında ise Ayasofya tekrar camiye çevrilmiştir. 2024 yılından itibaren Ayasofya’nın alt katı cami, üst katı ise müze olarak hizmet vermektedir. Detaylı bilgi için. İbadet amaçlı Ayasofya’ya girmek Türk vatandaşları için ücretsizdir. Müze girişi ise kişi başı 25 EUR’dur. Cami girişinde uzun bir kuyruk ve control noktaları olduğu için Ayasofya içine girmek istemedik. Zaten saat akşam altı olmuştu.
Later, we walked from the front of Hagia Sophia, passed by Gülhane Park and Sirkeci, and came to Eminönü Pier. I have come to the end of my two-part daily Istanbul Old City travel post series. I hope you enjoyed reading it. All photos in the post series belong to me. See you in another travel post series, stay healthy.
Daha sonra Ayasofya’nın önünden yürüyerek Gülhane Parkı ve Sirkeci’den geçtik ve Eminönü İskelesi’ne geldik. İki bölümden oluşan günübirlik İstanbul Eski Şehir gezi yazısı serimin sonuna geldim. Umarım beğenerek okumuşsunuzdur. Tüm yazı serisindeki fotoğraflar bana aittir. Bir başka gezi yazısı serimde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.