Hi Friends
I can say that I have started writing my travel post series one by one. Instead of accumulating my travel posts and writing them after the summer, I plan to write them whenever I have time. I write about my three-part day trip to Bursa in my previous travel post series. Today, I have started a new travel post series consisting of two posts about a short trip to the south of Türkiye. The second part of this short travel post series is about the world-famous Konyaaltı Beach and Feslikan Plateau of Antalya. As known, Antalya is one of the most famous holiday destinations in Türkiye.
Merhaba Arkadaşlar
Gezi yazısı serilerime yavaştan başladım diyebilirim. Gezi yazılarımı biriktirip yaz mevsiminden sonra yazmak yerine zaman buldukça yazmayı düşünüyorum. Bir önceki gezi yazısı serimde, üç bölümden oluşan günü birlik Bursa gezimden bahsetmiştim. Geçen hafta, Türkiye’nin güneyine yaptığım kısa bir gezi ile ilgili, iki yazıdan oluşacak yeni bir gezi yazısı serisine başladım. Bu kısa gezi yazısı serimin ikinci bölümü, Antalya’nın dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili ve Feslikan yaylası ile ilgilidir. Bilindiği üzere, Antalya Türkiye’nin en ünlü tatil merkezlerinden biridir.
After having dinner with my friend in the center of Isparta, we returned to my friend's house at midnight. I had a good sleep and rested until nine o'clock in the morning. After saying goodbye to my friend at around nine thirty, I got on bus to Antalya to meet my another friend in Antalya. I had about a two-hour journey ahead of me. I last came to Antalya two years ago and I also shared posts about that trip. We took a break at such a rest facility before an hour's drive to Antalya. This was a recreation facility with a beautiful view, built next to the Karacaören Dam.
Isparta merkezde arkadaşımla akşam yemeği yedikten sonra geceyarısı arkadaşımın evine döndük. Sabah saat 9’a kadar güzel bir uyku çekip dinlendim. Saat dokuz buçuk gibi arkadaşımla vedalaştıktan sonra Antalya’daki arkadaşım ile görüşmek için otobüsle Antalya’ya doğru yola çıktım. Önümde yaklaşık iki saatlik bir yol vardı. Antalya’ya en son iki yıl önce gelmiştim ve bu gezimle ilgili yazıları da paylaşmıştım. Antalya’ya bir saatlik bir yola kala böyle bir dinlenme tesisinde mola verdik. Burası Karacaören Barajı’nın yanına kurulmuş, manzarası çok güzel olan bir dinlenme tesisiydi.
I arrived at Antalya Bus Terminal around 12 o'clock. My friend met me there. Since I didn't have breakfast in the morning, our first job was to have breakfast in a good place. After the breakfast, I and my friend talked about where I would stay in Antalya. On the last day on my previous visit, I stayed in Konyaaltı district and I liked it. This time, I wanted to stay in Konyaaltı again. Since it was high season, it was not easy to find a hotel at an affordable price. Fortunately, my friend called a few of his acquaintances and we found such a hotel at an affordable price, overlooking the world-famous Konyaaltı Beach.
Saat 12’ye doğru Antalya Otogarı’na varmıştım. Burada arkadaşım beni karşıladı. Sabah kahvaltı yapmadığım için ilk işimiz güzel bir yerde kahvaltı yapmak oldu. Kahvaltı faslını tamamladıktan sonra arkadaşımla Antalya’nın neresinde kalacağımı konuştuk. Bir önceki gelişimde son gün Konyalaltı ilçesinde kalmıştım ve orayı beğenmiştim. Bu kez de tekrar Konyalaltı’nda kalmak istedim. Sezon olduğundan uygun fiyata bir otel bulmak kolay değildi. Neyse ki, arkadaşım bir kaç tanıdığını aradı ve dünyaca ünlü Konyaaltı Sahili’ne bakan, uygun fiyata, böyle bir otel bulduk.
After checking into the hotel, I and my friend went to a restaurant to have dinner. We were also a victim of the high restaurant prices that had been on the news lately in Türkiye. Even though we said small portions and ordinary dishes, the bill was quite high. Considering the prices of accommodation, food and beverages, it seems more logical to have a holiday abroad. After eating, I and my friend spent some more time with my friend in Konyaaltı Beach and then I went back to the hotel to rest.
Otele yerleştikten sonra arkadaşımla akşam yemeği yemek için bir restoranta gittik. Biz de son günlerde Türkiye’de hergün gündem olan yüksek restoran fiyatlarının kurbanı olduk. Az porsiyon ve sıradan yemekler söylememize rağmen gelen hesap oldukça yüksekti. Bu konaklama, yeme ve içme fiyatlarına göre yurtdışında tatil yapmak daha mantıklı gibi. Yemek yedikten sonra arkadaşımla birlikte Konyaaltı Sahili'ni gezdik ve sonrasında dinlenmek için ben otele geri döndüm.
The next morning, I started the day with such a view. People came to Konyaaltı Beach to enjoy the sea in the early morning hours. After having my breakfast at the hotel, I went swimming as well.
Ertesi sabah güne böyle bir manzara ile başladım. İnsanlar sabahın erken saatlerinde denizen keyfini çıkarmak için Konyaaltı Sahili’ne gelmişlerdi. Otelde kahvatımı yaptıktan sonra ben de denize girdim.
Later, I met my friend at noon. Since Antalya was very hot and humid as usual, we did not want to stay by the sea or the city center. My friend suggested going to Feslikan Plateau, which he had been to before and where there was a temperature difference of about 10 C between the seaside, and had something to eat there. This offer was one of the most logical things to escape the heatwave of Antalya. We started driving up around the mountains. There were villagers selling flatbread, plateau vegetables and fruits on the roadside. After a drive of about half an hour, we arrived at the restaurant where we would have dinner at an altitude of 2000 meters.
Daha sonra öğlen arkadaşımla buluştum. Antalya her zamanki gibi çok sıcak ve nemli olduğu için deniz kenarında ve merkezde kalmak istemedik. Arkadaşım, daha önce gittiği ve deniz kıyısı ile yaklaşık 10 C sıcaklık farkı olan Feslikan Yaylası’na gitmeyi ve orda birşeyler yemeği teklif etti. Bu teklif, Antalya’nın havasından kurtulmak için yapılacak en mantıklı şeylerden birisiydi. Arabayla dağların etrafından yukarıya doğru çıkmaya başladık. Yol kenarlarında gözleme, yayla sebze ve meyveleri satan köylüler vardı. Yaklaşık yarım saatliklik bir yolculuk sonrasında 2000 rakım yükseklikteki yemek yiyeceğimiz restoranta geldik.
Our view was like that. The temperature had dropped to 24 degrees and this was perfect for being in Antalya. We enjoyed this beautiful ambiance and view for about four hours. Then my friend dropped me off at Antalya airport. Thus, I have come to the end of my two-part travel posts series. I hope you enjoyed reading it this far. All photographs in the article series belong to me. See you on another travel adventure, stay safe.
Mazaramız bu şekildeydi. Sıcaklık 24 dereceye düşmüştü ve bu Antalya için mükemmel bir şeydi. Yaklaşık dört saat bu güzel havanın ve manzaranın tadını çıkardık. Daha sonra arkadaşım beni Antalya havalimanına bıraktı. Böylece iki bölümden oluşan gezi yazısı serimin de sonuna geldim. Umarım buraya kadar beğenerek okumuşsunuzdur. Tüm yazı serisindeki fotoğraflar bana aittir. Bir başka seyahat serüvenimde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.